İzleyiciler

29 Mart 2013 Cuma

8.sınıf matematik prizmalar 2




KARE PRİZMA

Kare prizma ile ilgili formüller
1_Taban alanı:T.A=a.a
2 Yanalan:4.a.h
3_Hacim:V=taban alanı  x yükseklik__=a.a.h
4_Bütün alan:alt taban +üst taban+yan alan=2.a.a+4.a.h

 ÜÇGEN PRİZMA 


Dik Üçgen prizma formülleri
1)yan alan:Y.A=a.h+b.h+c.h=h(a+b+c)
2)taban alanı:T.A=b.c/2
3)tüm alan:alt taban+üst taban+yan alan=b.c+h(a+b+c)
4)hacim:V=taban alanı x yükseklik=b.c.h/2


EŞKENAR ÜÇGEN PRİZMA


Formüller
1)taban alanı: T.A=


2)yan alan:Y.A=3.a.h
3)tüm alan:taban alanları+yan alan=2.  + 3.a.h
4)hacim : V=taban alanı x yükseklik=h. 


SİLİNDİR

SİLİNDİR FORMÜLLERİ
1)Yan alan Y.A=dairenin çevresi x yükseklik=2πr.h
2)Taban Alanı:T.A=π.r2
3)Tüm Alan: Taban Alanları + Yan Alan=2. πr22πr.h
4)hacim: V=taban alanı x yükseklik= π.r2.h


KONİ
Koni ile ilgili formüller


DİKDÖRTGEN PRİZMA
Formüller

KARE DİK PİRAMİT


Formüller

8.SINIF MATEMATİK PRİZMALAR


DİK PRİZMALAR VE DİK PRİZMA ÇEŞİTLERİ
Prizma Nedir?
Birbirine eşit ve paralel iki düzlemin köşelerinin birleşmesi sonucu elde edilen cisme prizma denir.

Dik Prizma Nedir?
Tabanları herhangi bir çokgensel bölge,yan yüzleri dikdörtgensel bölge olan cisimlere dik prizma denir.Dik prizmalarda tabanları birleştiren yanal ayrıtlar tabanlara diktir.
Tabanları düzgün çokgensel bölge olan dik prizmalara düzgün dik prizmalar denir.
Prizmalar tabanlarına göre isimlendirilir.Üçgen prizma,kare prizma,dikdörtgenler prizması,altıgen prizma,beşgen prizma gibi...



Eğik Prizma:



Prizmalartaban şekillerine göre isim alırlar.





Dik Prizmaların Özellikleri

1) Tabanları birbirine eş ve paraleldir.
2) Yan yüzleri dikdörtgensel bölgelerdir.
3) Her bir köşede kesişen ayrıtları birbirine diktir.
4) Yanal ayrıtlar aynı zamanda yüksekliktir.


Dik Prizmaların Alanları
Dik prizmaların alanı demek prizmanın dış yüzeyinin kapladığı alan demektir.Tüm dik prizmaların alanı için aşağıdaki formül kullanılır.
Alanı=2.(taban alanı)+(yükseklik).(taban çevre uzunluğu)
Küpün Alanı:
A=6.a
Dikdörtgenler Prizmasının Alanı:
A=2.(a.b+a.c+b.c)


Dik Prizmaların Hacimleri
Dik prizmaların hacmi demek içine doldurulan sıvının kapladığı yer demektir.Tüm dik prizmaların hacmi için aşağıdaki formül kullanılır.
Hacim=(taban alanı).(yükseklik)
Küpün Hacmi:
V=a.a.a
Dikdörtgenler Prizmasının Hacmi:
V=a.b.c

Küp
6 Tane karesel bölgenin birleşmesi sonucu meydana gelen kapalı kutu şekline küp denir.6 Tane birbirine eşit kare vardır.Tavla zarını örnek verebiliriz.





Küpün Özellikleri:Yüz Sayısı=6
Yanal Yüz Sayısı=4
Taban Sayısı=2
Köşe Sayısı=8
Yanal Ayrıt Sayısı=4
Taban Ayrıt Sayısı=8
Toplam Ayrıt Sayısı=12
Tabanlar ve yanal yüzler karedir.

Kare Dik Prizma
2 Tane karesel,4 tane dikdörtgensel bölgenin birleşmesi sonucu meydana gelen prizmaya kare dik prizma denir.Gökdelenleri örnek verebiliriz.




Kare Dik Prizmanın Özellikleri:
Yüz Sayısı=6
Yanal Yüz Sayısı=4
Taban Sayısı=2
Köşe Sayısı=8
Yanal Ayrıt Sayısı=4
Taban Ayrıt Sayısı=8
Toplam Ayrıt Sayısı=12
Tabanlar kare,yanal yüzler dikdörtgendir.

Dikdörtgenler Prizması
6 Tane dikdörtgensel bölgenin birleşmesi sonucu meydana gelen prizmaya dikdörtgenler prizması denir.Kibrit kutusunu örnek verebiliriz.





Dikdörtgenler Prizmasının Özellikleri:
Yüz Sayısı=6
Yanal Yüz Sayısı=4
Taban Sayısı=2
Köşe Sayısı=8
Yanal Ayrıt Sayısı=4
Taban Ayrıt Sayısı=8
Toplam Ayrıt Sayısı=12
Tabanlar ve yanal yüzler dikdörtgendir.

Üçgen Dik Prizma
2 Tane üçgensel,3 tane dikdörtgensel bölgenin birleşmesi sonucu meydana gelen prizmaya üçgen dik prizma denir.Çatıları örnek verebiliriz.






Üçgen Dik Prizmanın Özellikleri:
Yüz Sayısı=5
Yanal Yüz Sayısı=3
Taban Sayısı=2
Köşe Sayısı=6
Yanal Ayrıt Sayısı=3
Taban Ayrıt Sayısı=6
Toplam Ayrıt Sayısı=9
Tabanlar üçgen,yanal yüzler dikdörtgendir.


Altıgen Dik Prizma
2 Tane altıgensel,6 tane dikdörtgensel bölgenin birleşmesi sonucu meydana gelen prizmaya altıgen dik prizma denir.Arı peteklerini örnek verebiliriz.





Altıgen Dik Prizmanın Özellikleri:Yüz Sayısı=8
Yanal Yüz Sayısı=6
Taban Sayısı=2
Köşe Sayısı=12
Yanal Ayrıt Sayısı=6
Taban Ayrıt Sayısı=12
Toplam Ayrıt Sayısı=18
Tabanlar altıgen,yanal yüzler dikdörtgendir.

Beşgen Dik Prizma
2 Tane beşgensel,5 tane dikdörtgensel bölgenin birleşmesi sonucu meydana gelen prizmaya beşgen dik prizma denir.





Beşgen Dik Prizmanın Özellikleri:Yüz Sayısı=7
Yanal Yüz Sayısı=5
Taban Sayısı=2
Köşe Sayısı=10
Yanal Ayrıt Sayısı=5
Taban Ayrıt Sayısı=10
Toplam Ayrıt Sayısı=15
Tabanlar beşgen,yanal yüzler dikdörtgendir.

EĞİK PRİZMALAR
Tabanları herhangi bir çokgensel bölge,yan yüzleri paralelkenarsal bölge olan cisimlere eğik prizma denir.Tabanları birleştiren yanal ayrıtlar tabanlara dik değildir.Eğik prizmalarda yan yüzler paralelkenardır.


SİLİNDİR
Tabanları daire,yanal yüzü dikdörtgen olan cisme silindir denir.
2 Tane daire,1 tane dikdörtgen vardır.Konserve tenekesini örnek olarak verebiliriz.


Silindirin Alanı:
Alan=2.(taban alanı)+yanal alanı
A=2.π.r.r+2.π.r.h

Silindirin Hacmi:
Hacim=(taban alanı).(yükseklik)
V=π.r.r.h

28 Mart 2013 Perşembe

8.sınıf fen dersi canlılar ve enerji 1

8. SINIF CANLILAR VE ENERJİ ÜNİTESİNE BAŞLAYALIM

Fotosentez ve Fotosentez Hızına Etki Eden Etkenler

Tüm canlılar büyümek, hareket edebilmek ve yaşamsal işlevlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu enerjinin kaynağı ise güneştir. Üreticiler, hücrelerinde güneşten gelen ışık enerjisini, klorofil pigmenti sayesinde soğurup, topraktaki su (H2O), havadaki karbondioksit (CO2) kullanılarak basit şeker (glikoz) ve oksijenin oluşmasını sağlar. Bu olaya fotosentez denir.


Klorofilli bakteriler, bitkiler, mavi-yeşil algler, öglena(kamçılı hayvan) fotosentez yapan canlılardır. Bakteriler ve alglerde çekirdeksiz (prokaryot) hücre yapısında olduklarından tüm fotosentez tepkimeleri sitoplâzmada bulunan klorofiller ile gerçekleştirilir. Bir bitkinin ise tüm hücrelerinde fotosentez yapılmaz.Sadece yeşil olan yani kloroplast bulunduran hücreleri fotosentez yapar. (bitkilerde klorofiller, kloroplastlar içinde bulunur) Bitkinin klorofilli kısımları yeşil görünür.

•Klorofil, fotosentez için neden gereklidir?
Bitkilerde, fotosentez sırasında güneş ışığı yaprağın üzerine düşerek yaprak hücrelerindeki kloroplastlarda bulunan klorofillere ulaşır. Klorofiller bu ışığın enerjisini, hayatsal faaliyetlerde kullanılması için kimyasal enerjiye çevirir. Bu kimyasal enerjiyi üreticiler glikoz elde etmekte kullanılır.

•Fotosentez sadece güneş ışığında mı gerçekleşir?
Işık, fotosentez olayının vazgeçilmez bir öğesidir. Işık klorofili uyarır. Işık şiddeti arttıkça fotosentezin hızı bir noktaya kadar artar sonra sabit hızla devam eder. Üreticiler, bunun için sadece güneş ışığını kullanmazlar. Işık şiddetinin yeterli olduğu yapay ışık kaynakları da fotosentezin gerçekleşmesini sağlar. Işık şiddeti arttıkça fotosentez hızı da artar.

•Işık rengi fotosentez hızını etkiler mi?
 Bitkiler yeşil ışıkta en az,  en fazla mor ve kırmızı ışıkta fotosentez yapar. Bitkinin klorofilli kısımlarının yeşil görünmesi, yeşil ışığın yansıtıldığını gösterir.

•CO2 (karbondioksit) miktarı fotosentez hızını etkiler mi?
Karbondioksit bulunmayan bir ortamda fotosentez gerçekleşmez.
•Fotosentez olayı, su miktarı, topraktaki mineral düzeyi ve hava sıcaklığı gibi faktörlerden de etkilenir.
Ek Bilgiler: 
• İyot, nişastanın ayıracıdır. Nişastanın bulunduğu bölgeyi mavi-mor renge boyar.
• Kireç suyu, bulunduğu ortamdaki CO2’i tutar. Ve kireç suyu bulanık görüntü oluşturur.



8.SINIF MADDE VE ISI 2

Maddenin Halleri ve Isı

MADDENİN HALLERİ VE ISI
ISI VE SICAKLIK

*Isı; sıcaklıkları farklı iki madde arasında alınıp verilen enerjinin adıdır. Bu durumda sıcaklıkları
eşit iki madde arasında ısı aktarımı gerçekleşmez. Bu iki maddeden birinin sıcaklığının diğerinden
farklı olması hâlinde, sıcaklığı yüksek olan maddeden sıcaklığı düşük olan maddeye enerji aktarılır ve aktarılan bu enerjiye ısı adı verilir.
(Not: Isı bir enerji çeşididir, fakat sıcaklık bir enerji çeşidi değildir.)
*Aynı maddenin farklı kütleleri düşünüldüğünde, kütlesi fazla olan madde daha fazla sayıda tanecik içerir. “Maddelerin aynı sıcaklığa ulaşması için kütlesi fazla olan maddeye daha fazla ısı aktarılması gerekir.
*Maddeyi oluşturan tanecikler çarpışarak birbirlerine enerjilerini aktardıkları için her tanecik farklı enerjiye sahip olabilir ve her çarpışmada da enerjileri değişebilir.
*Bir maddenin sıcaklığının ölçümünde o maddeyi oluşturan taneciklerin hepsi rol oynar. Taneciklerin enerjileri birbirinden farklı olduğu için sıcaklık ölçümü taneciklerin ortalama hareket enerjileri ile ilişkilidir. Taneciklerin ortalama hareket enerjilerinin göstergesi ise sıcaklık olarak adlandırılır. Sıcaklık termometre ile ölçülür. (Not: Sıcaklık termometre ile ölçülürken ısı kalorimetre kabı ile ölçülür.)
*Termometre sıcaklığı ölçülen maddelerin hangisinin hareket enerjileri ile ilgili bilgi verir. Termometrede sıcaklık 0 0 C’ yi gösterdiğinde o maddeyi oluşturan taneciklerin hareket enerjisi sıfır değildir.
*Termometrelerdeki sıvı seviyesinin yükselip alçalması, haznedeki sıvının ısındığında genleşmesi ve soğuduğunda büzülmesi ile ilgilidir.
*Bir madde ne kadar çok tanecikten oluşuyorsa toplam hareket enerjisi de o kadar fazladır. Bu durumda tanecik sayısı fazla olanlar başka bir maddeye daha çok enerji aktarabilir.(Not: O halde sıcaklık madde miktarına bağlı değilken, ısı madde miktarına bağlıdır.)
*Farklı sıcaklıklardaki iki maddeden fazla miktarda olanı daha fazla tanecik içerir ve sıcaklığı düşük olsa bile toplam hareket enerjisi daha fazla olabilir. Bu sayede, başka bir maddeye daha fazla enerji aktarabilir. (Not: Taneciklerin toplan enerjisine ısı, ortalama hareket enerjilerinin göstergesine de sıcaklık diyebiliriz.)

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ VE ÖZISI
*Isı bir enerji çeşidi olduğuna göre maddelerin ısınması da enerji aktarımı ile gerçekleşir.
*Bir gram maddenin sıcaklığını 1 0C arttırmak için gerekli ısı miktarına o maddenin öz ısısı denir.
*Isı birimi olan “kalori” suyun öz ısısı esas alınarak tarif edilmiştir. 1 g suyun sıcaklığını1 0C arttırmak için gerekli ısı miktarı 1 kaloridir.
*Öz ısı cal/g 0C veya J/g 0C birimleriyle ifade edilir.(1 cal=4,18 joule ise suyun öz ısısı 4,18 J/g 0C olur)
* Öz ısı madde miktarına bağlı olmayıp maddenin cinsine bağlıdır ve tüm maddeler için farklıdır. Bu yüzden öz ısı maddeler için ayırt edici bir özelliktir ve c sembolü ile gösterilir.

MADDENİN HALLERİ VE ISI ALIŞVERİŞİ
*Maddeyi oluşturan tanecikler birbirlerine uyguladıkları çekim kuvvetleri sayesinde bir arada
durur. Bu tanecikler arasındaki çekim kuvveti çok zayıf iken zıt yüklü iyonları ve moleküldeki
atomları bir arada tutan çekim çok kuvvetlidir. Yani madde ısıtıldığında taneciklerin birbirinden
ayrılmasıyla madde hal değiştirebilir, fakat ısıtılan bir bileşik elementlerine ayrılmaz.







*Tanecikler arasındaki çekim kuvvetinin büyüklüğü maddenin fiziksel hâlini belirler. Taneciklerin enerjisi arttığında tanecikler birbirinden uzaklaşır ve buna bağlı olarak çekim kuvveti azalır.
Bir maddede katı halden gaz hale doğru gidildikçe:
- Tanecikler birbirinden uzaklaşır.
- Tanecikler arasındaki çekim kuvveti azalır.(Gazlarda yok denecek kadar az)
- Taneciklerin hareket enerjisi artar ve tanecikler hızlanır.
- Tanecikler düzensizleşir. Şekil, hacim gibi özellikler ortadan kalkar.
*Maddeye ısı aktarıldığında taneciklerin enerjisi artacağından tanecikler arasındaki mesafe de artacak ve çekim azalacaktır.

ERİME – DONMA ve BUHARLAŞMA – YOĞUŞMA ISISI
* Katı maddeler erirken çevresinden ısı alır ve alınan ısıyı erime sıcaklığına gelmek ve tamamen erinmek için kullanırlar.
*Katı madde erimeye başladığı an sıcaklık bir süre sabit kalır, çünkü alınan ısı katının tamamen erimesi için kullanılır. Sıcaklığın sabit kaldığı bu sürede verilen ısı o maddenin erime ısısıdır.
*Erime ısısı erime sıcaklığındaki 1 gram saf katı maddeyi sıvı hâle geçiren ısıdır. Her madde için farklı olduğundan maddeler için ayırt edici bir özelliktir ve Le gösterilir. Birimi J/g dır.
* Maddenin donmak için dışarıya vermesi gereken ısıya ise donma ısısı denir. Madde donarken geçen sürede sıcaklık yine sabit kalır. Madde erimek için aldığı ısı ne kadarsa, donmak için aynı ısıyı geri vermek zorundadır: Bu yüzden erime ısısı donma ısısına eşittir. (Le =Ld)
* Maddenin erimeye başladığı sıcaklığa erime noktası, donmaya başladığı sıcaklığa ise donma noktası denir. Erime ve donma noktası maddeler için ayırt edici bir özelliktir. Aynı madde için erime ve donma noktası birbirine eşittir. (Erime noktası = Donma noktası) Örneğin su sıfırın üstünde sıvı, sıfırın altında katıdır.(buz)
* Aktarılan ısı kütle ile doğru orantılı olarak artar veya azalır. O halde bir miktar maddeyi eritmek için gerekli ısı; Q= m.Le ile donması için dışarı vermesi gereken ısı Q= m.Ld ile hesaplanır.
*Sıvı haldeki madde buharlaşma sıcaklığına geldiğinde sıcaklık sabit kalır.Çünkü verilen ısı maddenin tamamının gaz hale geçmesi için harcanmıştır.
* Kaynama sıcaklığındaki 1 g saf sıvıyı, aynı sıcaklıktaki 1g buhar hâline getirmek için gerekli
ısıya buharlaşma ısısı denir. Sıvılar buharlaşırken aldıkları ısıyı yoğuşurken geri verirler. Bu sebeple buharlaşma ısısı yoğuşma ısısına eşittir. Buharlaşma ısısı Lb, yoğuşma ısısı Ly şeklindedir ve Lb=Ly dir.
* Farklı maddeler farklı buharlaşma - yoğuşma ısısına sahiptir. Bu sebeple buharlaşma - yoğuşma ısıları da maddeler için ayırt edici bir özelliktir.
* Sıvıların buharlaşması için gereken ısı miktarı kütleleriyle doğru orantılıdır. Kaynama sıcaklığındaki “m” gram sıvıyı buharlaştırmak için gerekli ısı Q= m.Lb bağıntısı ile , “m” gram buharın yoğuşarak sıvı hâle geçmesi için çevresine verdiği toplam enerji miktarı Q= m.Ly bağıntısı ile hesaplanır.
* Maddelerin buharlaşırken çevreden ısı alması ve yoğuşurken çevreye ısı vermesi, günlük hayatta birçok alanda karşımıza çıkmaktadır. Buzdolabına konulan yiyeceklerin sulanması, yazın yolların ve mağaza önlerinin sulanması, kesildikten sonra güneşe konulan karpuzun soğuması, kolonya dökülen elin bir müddet sonra serinlemesi buna örnektir.
* Saf maddelerin belirli bir erime ve kaynama noktaları vardır, fakat saf olmayan maddelerin belirli bir erinme ve kaynama noktaları yoktur. Bu yüzden saf olmayan maddelerde kaynama süresince sıcaklık sabit kalmaz. Örneğin suya tuz atıldığında oluşan karışımda sodyum ve klor iyonları su moleküllerinin arasına girer ve suyun donma noktasını düşürür. Kışın yollara tuz dökülmesinin sebebi budur.
*Sıvılara karışmış olan katkı maddeleri ise sıvının kaynama sıcaklığını yükseltir. Örneğin suya tuz atıldığında kaynama noktası yükselecektir. Bu yüzden yemeklere atılan tuz, piştikten sonra atılırsa daha mantıklı bir karar verilmiş olacaktır.

ISINMA – SOĞUMA EĞRİLERİ





Şekildeki ısı kaynağı değiştirildiğinde,
*Taneciklerin birbirlerinden ayrılma süresi değişir. Daha fazla ısı verildiğinde tanecikler birbirlerinden daha kolay ayrılacaktır.
*Erime ve kaynama süresi değişir. Daha güçlü bir ısı kaynağıyla buz daha çabuk eriyip kaynamaya başlayacaktır.
* Erime ve kaynama sıcaklıkları değişmez. Isıtıcı ne kadar büyük olursa olsun su 0oC de erir, 100 oC de kaynar. Su miktarının artması ya da azalması da erime ve kaynama noktasını değiştirmez.
* Erime ve buharlaşma ısıları değişmez. Erime noktası, kaynama noktası, erime ısısı ve buharlaşma ısı gibi özellikler ayırt edici özellikler olduğundan madde miktarına bağlı olmayıp, maddenin türüne bağlıdır.
*Bildiğimiz gibi 0 OC’ta su donar, buz erir; 100 OC’ta su kaynar, su buharı yoğuşur. Suyun miktarı değişse bile bu değerler değişmez.

8.SINIF FEN DERSİ MADDE VE ISI 1

BU YAZIMDA MADDE VE ISI KONUSUNDAN BİR BÖLÜMÜ ANLATACAĞIM.

Isı ve Sıcaklık
Güneş ışınları yer yüzüne ulaşınca, üzerine düştüğü taş, toprak, su gibi maddeler ısınır; ışınların bir kısmı ısıya dönüşür. Yazın çok ısınan taş, kum, toprak gibi maddelerin sıcaklığı artığından üzerine çıplak ayakla basamayız. Isıtılan bakır tencerenin de bir süre sonra sıcaklığı artarak, elimizi yakacak duruma gelir. Yeteri kadar ısıtılmış olan odun ya da kağıt parçası ise tutuşur.
Petrol ürünleri, odun, kömür gibi yakıtların yapılarındaki enerji, bu yakıtlar yandığında ısıya dönüşür.
Elektrik enerjisi, maddenin iç enerjisi, ışık enerjisi, ses enerjisi, güneş enerjisi gibi ısı da bir enerji çeşididir. Yemek pişirmede, ısınmada, makinelerin, motorların, fabrikaların,santrallerin çalıştırılmasında bu ısıdan yararlanırız. Isı enerjisini üretebilmek için önce diğer bir enerji türünün tüketilmesi gerekir. Söz gelişi kömür yanmadan ısı enerjisi elde edemeyiz. Yanma sırasında kömürdeki kimyasal enerji ısı enerjisine dönüşür.
Elektrik enerjisi; elektrik ocağı, ütü, ısıtıcı, fırın gibi araçlardaki tellerde ısıya dönüşür. Biz de bu enerjiyi çeşitli işlerimizi yapmada kullanırız.

Maddeler katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde bulunurlar. Her üç halde de maddelerin moleküllerinden ve atomlardan oluştuğunu biliyoruz.
Katı bir maddenin molekülleri bulundukları yerde titreşim hareketi yapar. Sıvının molekülleri birbiri üzerinde kayarak yer değiştirirler. Gazlarda ise moleküller bulundukları kabın içinde bağımsız olarak her yöne hareket ederler. İster katı, ister sıvı, ister gaz halinde olsun, belli sıcaklıktaki her maddenin molekül ve atomları hareketlidir.
Molekül ya da atomlar değişik hızlarla hareket ettiklerinden hepsinin hızları birbirine eşit değildir. Buna göre her atom ya da molekülün ortalama bir kinetik enerjiye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Her bir molekülün sahip olduğu kinetik enerjinin değeri çok küçüktür. Bu nedenle tek tek moleküllerin kinetik enerjilerini hissedemeyiz. Herhangi bir maddeyi oluşturan moleküllerin sayısı oldukça fazladır. Sayılamayacak kadar çok sayıdaki moleküllerin kinetik enerjilerinin toplamı çok büyük değerlere ulaşır. Biz bu toplam enerjiyi ölçebiliriz.
Büyün moleküllerin sahip olduğu kinetik enerjilerin toplamını o maddeyi oluşturan molekül sayısına böleriz. Böylece molekül başına düşen ortalama kinetik enerjiyi elde ederiz. Bu da bize o maddenin sıcaklığı hakkında bir fikir verir.
Moleküllerin hareketleri arttıkça, kinetik enerjileri artar. Bu ise molekül başına düşen ortalama kinetik enerjinin; kısaca sıcaklığın artmasıdır. Buna göre sıcaklık bir maddedeki moleküllerin ortalama kinetik enerjileri ile ilgili bir büyüklüktür.
Bir maddeye ısı verildiğinde moleküllerin hareketi hızlanır ve kinetik enerjileri artar. Kısaca moleküller kinetik enerji kazanır. Böylece ısı enerjisi kazanan maddelerin sıcaklıkları yükselir.
Soğuyan maddelerde ise moleküllerin hareketi yavaşlar. Bu da moleküllerin kinetik enerjilerinin azalması demektir. Isı enerjisi kaybeden maddelerin sıcaklıkları düşer.
Anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi ısı ile sıcaklık aynı kavramlar değildir. Buna örnek verelim.
Kaynamakta olan çaydanlıktaki sudan bir çay bardağı su alalım. Çaydanlıktaki ve çay bardağındaki suların sıcaklıkları aynıdır. Fakat ikisindeki ısı miktarları birbirine eşit değildir. Çaydanlıktaki sıcak su ile daha çok buz eritebiliriz. Bir bardak sıcak su ile eritilen buz çok azdır. Çaydanlıktaki suyun ısısı bir bardak suyun ısısından daha fazladır.
SICAKLIK
Bir cismin ne kadar sıcak olduğunun ölçüsüdür. Derideki duyu alıcılarının yardımıyla bir cismin sıcaklığı konusunda kabaca da olsa bir izlenim denebilir. Ama sıcaklığın tam olarak bilinmesinin gerektiği işlerde ya da derinin dayanabileceğinden daha sıcak ve daha soğuk cisimlerin ölçümünde termometre kullanılır. Sanayi fırınlarındaki gibi çok yüksek sıcaklıkların ölçümünde ise pirometrelerden yaralanılır.
Termometrenin üzerinde bir sıcaklık ölçeği vardır. Pek çok ülkede kullanılan Celsius ölçeğine göre, buzun erime noktası 0 derece, suyun kaynama noktası 100 derecedir. Bugün ABD`de kullanılmakta olan Fahrenheit ölçeğine göre buzun erime noktası 32 derece, suyun kaynama noktası ise 212 derecedir. Kelvin ise bilim adamlarının kullanır.
Bir cismin sıcaklığı moleküllerinin titreşim hızına bağlıdır. Molekülleri ne kadar hızlı titreşirse cisim o kadar sıcak, ne kadar yavaş titreşirse cisim o kadar soğuk olur. Moleküller hareket halinde olduklarından kinetik enerjiyi sahiptir. Bir cismin sıcaklığı moleküllerinin ortalama enerjisini gösterir. Eğer herhangi bir cisim, moleküllerinin tamamen hareketsiz hale geleceği ve tüm hareket enerjilerini yitireceği bir noktaya kadar soğutulabilseydi, böyle bir noktada artık hiçbir iç enerji bulunmazdı. Hiçbir cisim bundan daha soğuk olamaz. Mutlak sıfır denen bu sıcaklık yaklaşık –273 santigrat derecedir. Mutlak sıfıra ulaşmak imkansızdır; ama bilim adamları bu noktanın derecenin milyonda biri kadar yakınına ulaşabilmeyi başarabilmişlerdir.
Diğer bütün memeliler ve kuşlarda olduğu gibi, insan vücudu da çevre sıcaklığından bağımsız olarak belli bir sıcaklığı korur ve bu sıcaklık pek az değişir. İnsanın normal vücut sıcaklığı 36,9 santigrat derecedir. Normal vücut sıcaklığı insandan insana ve ölçümün yapıldığı vücut bölgesine göre çok hafif bir değişim gösterir.
Sıcaklığın Ölçülmesi

Kaynamakta olan çaydanlığa elinizi dokunmaktan sakınırız. Çünkü onun çok sıcak olduğunu ve elimizi yakacağını biliriz. Bir buz parçasını elimize aldığımızda elimizin üşüdüğünü hisseder, buzun çok soğuk olduğunu belirtiriz.
Buna göre bir maddenin sıcak ya da soğuk olması, onun sıcaklık derecesi ile ilgilidir. Sıcak olan bir maddenin sıcaklık derecesi yüksek, soğuk olanın ise sıcaklık derecesi düşüktür.
İki  maddeden hangisinin sıcak ya da soğuk olduğunu dokunma duyumuzla anlayabiliriz. Fakat her sıcaklığı ölçmede dokunma duyumuz yeterli olmayabilir. Dokunma duyumuzun dayanabileceği sıcaklık derecesine kadar olan sıcaklıklar ile ilgili kabaca bir fikir ediniriz. Bunu da sıcak, soğuk, ılık biçiminde belirtiriz. Dokunma duyumuzu kullanarak sayısal bir değer vererek yanılma ihtimali yüksektir.
Bu nedenle sıcaklık ölçülürken, kesin ve doğru değerler veren araçlar kullanılır. Bir maddenin sıcaklık derecesini sayıyla gösterebilen bu araçlara termometre adı verilir.
Termometre Çeşitleri
Isınınca genleşmeleri sıcaklıkla orantılı olan katı, sıvı, gaz maddelerden çeşitli termometreler yapılmıştır. Çok yaygın olarak kullanılan sıvılı ve metal termometrelerdir.
Sıvılı Termometreler:
Sıvılı termometrelerde genleşmeleri büyüyen ve sıcaklıkla orantılı olan sıvılar kullanılır. İnce cam boru içindeki sıvı; cıva ise cıvalı termometre, alkol ise alkollü termometre adını alır.
Cıva –39 santigrat derecede donar, 357 santigrat derecede kaynar. Cıvalı termometreler ile –39 santigrat derece ile 357 santigrat derece arasındaki sıcaklıkları ölçebiliriz. Çok soğuk kış günlerinde bu termometreler kullanılmaz. Bunu yerine donma sıcaklığı daha düşük olan alkollü termometreler kullanılır. Çünkü alkol yaklaşık olarak-115 santigrat derecede donar. Bu termometreleri kutuplarda kullanmak mümkündür. Ancak kılcal boru içindeki sıvının iyi görülebilmesi için kırmızı, mavi, sarı vb. renkli boya maddeleri ile boyanması gerekir. Sıvılı termometreler kullanıldıkları yerlere göre çeşitli isimler alırlar. Duvar termometresi, laboratuar termometresi ve hasta termometresi gibi.
   
Hasta Termometresi:
Cıvalı bir termometredir. Vücut sıcaklığını ölçmede kullanılır. 35 santigrat derece ile 42 santigrat derece arasındaki sıcaklıkları 1/10 incelikle ölçer. Bu termometrelerin haznesi ile kılcal borunu birleştiği yerde bir boğum bulunur. Vücut sıcaklığı ölçüldükten sonra termometre sapından tutularak sallanır. Neden? Yeni bir ölçmeye hazır olan termometre ağız içi  ya da koltuk altına konularak vücut sıcaklığı ölçülür.
Metal Termometre:
Cıvalı ve alkollü termometreler ile ölçülemeyen sıcaklık derecelerini ölçmek için metal termometreler kullanılır. Metal termometreler ile 1600 santigrat dereceye kadar olan yüksek sıcaklıklar ölçülebilir. Fabrika ve fırınlar kullanıldığı yerlerdir.
GÜNLÜK HAYATIMIZDA ISI VE SICAKLIK

Bir kibrit alevi ile yemeğimizi pişiremeyiz. Genellikle evlerimizdeki ocaklarda 12 kg’lik tüpler içinde sıvılaştırılmış petrol gazı kullanırız. Bu tüp içindeki gaz yandığında yaklaşık 40 gün yemeğimizi pişirebiliriz. Aynı gazı verdiği ısı ile odamız 7-8 gün ısıtılabilir. Çünkü tüpün içindeki ısı kibrit alevinin verdiği ısıdan çok fazladır. Bir ton taş kömürünün verdiği ısı, iki ton linyitin verdiği  ısıdan daha fazladır. Bu yüzden ton başına fiyatı linyitin iki katı da olsa linyit yerine taş kömürü alan karlıdır. Çünkü aynı para ile daha çok ısı satın almaktadır. Sonuç olarak ısı alınıp satılan bir enerji çeşidi olmaktadır. Isı enerjisi doğrudan ölçülemez. Isı miktarı hesapla bulunur. Birimi joule ‘dir.  Isıyı ölçmede kullanılan araç ise kalorimetredir.
Her gün dinlediğimiz hava raporlarında derece santigrat cinsinden verilen değerler sıcaklıklardır. Giyimimizi havanın sıcaklığına göre ayarlarız. Denize girerken bizim için önemli olan suyun sıcaklığıdır. Sıcak maddenin, soğuk maddeden daha yüksek olan özelliği sıcaklığıdır. Maddelerin sıcaklığı doğrudan ölçülebilir. Sıcaklığı ölçmede kullanılan araç termometredir. Birimi ise santigrat derecedir.
Bir Cismin Sıcaklığının Artmasını Sağlayan Fiziksel Enerji:     ISI

Isı bir cismin sıcaklık derecesini belirten enerjidir. Isı miktarıyla sıcaklık doğru orantılıdır. Bir cismin üzerindeki ısı arttıkça o cismin sıcaklığı da artar.
Fizik biliminin büyük dallarından biri de ısı bölümüdür. Dünyamızda geçen hemen hemen her olayda ısı önemli bir yer tutar, insanların yer yüzünde ilk olarak karşılaştıkları tabiat olaylarından biri de ısı olmuştur.
İnsanlar, tabiat olaylarının sebeplerini, kanunlarını araştırmaya başladıktan sonra, ısının ne olduğunu da merak ettiler. Önceleri ısıyı bir cisim sandılar. Ancak deneyler ısının ağırlığının olmadığını gösteriyordu. Isıtmadan önce, ısıttıktan sonra tarttıkları cisimlerin ağırlığında bir değişiklik görmediler. Öyleyse ısı gözle görülmeyen, ağırlığı olmayan, sıcak bir cisimden soğuk bir cisme geçebilen yani akışkan bir cisimdir. Buna kalorik adını verirler. 1800 yılına kadar bu inanış sürüp geldi. Ancak, bundan sonra ısının cisim olmadığını gösteren deneyler yapıldı.
Isı Üzerinde Deneyler:
Bu deneylerden ilkini aslında Amerikalı olan, bağımsızlık savaşında İngilizleri tuttuğu için sonradan İngiltere’ye kaçan Kont Rumford yaptı. Eskiden topları silindir biçimindeki demirlerin ortasını oyarak yaparlardı. Bu delme işlemi sırasında yem demir sinindir hem de deliği açan torna kalemi ısınır. Bu olaya dikkat eden Rumford ısı cisminin nereden geldiğini araştırdı. Topun çevresine ısı geçirmeyen keçe sardı, gene ısı meydana geliyordu. Kalemin hızını arttırdı, sıcaklık daha yükseldi. Bu gözlem sonunda Rumford şu sonuca vardı: dışarıya karşı yalıtılmış bir cisim kendi kendine bir cisim doğuramaz: öyleyse ısı bir cisim değil harekettir.
Bundan sonra gene İngiliz bilgini Sir Humphrey Davy çok soğuk bir kış gecesi, iki buz parçasını birbirine sürtünce, buzların eridiğini gördü. Deneyi düşük sıcaklıkta bir daha yaptı, buzlar gene eridi. Buz ancak 0 derecenin üstünde eridiğine göre sürtme sonunda buzların sıcaklığı 0 derecenin üstüne çıkmıştı. Başka bir cisimle bağlantısı bulunmayan buzlara ısı cismi nereden geliyordu? Bu sorunun karşılığını arayan Davy de ısının bir cisim olmadığı sonucuna vardı. Daha sonra İngiliz Juole’un da bir kap içindeki karıştırarak ısıtmasıyla ısının cisim olmadığı artık iyice anlaşılmış oldu.
Isı Nedir:
Bugün artık herkesin kabul ettiği kurama göre ısı, bir çeşit enerjidir. Bilindiği bütün cisimler moleküllerden, onlarda atomlardan meydana gelirler. Bu moleküller de değişmez değillerdir; sürekli olarak hareket halindedirler, kaynaşırlar. Bu kaynaşmaları moleküllerde kinetik enerji bulunduğunu gösterir. Bazı moleküllerde potansiyel enerji de vardır. Bir cisme dışardan ısı enerjisi verirsek, cismin toplam kinetik ve potansiyel enerjisinde bir değişme olmaz. Bu enerji moleküllere geçer, onların hareketini güçleştirir. Bu yüzden, birbirine sürtülen iki cisim ısınır. Sürtünmeyle verilen enerji, moleküllerin hareketini arttırır, bunu sonunda da cisimler ısınır. Çekiçle dövülen demirin ısınması da bundandır. Vurma sırasında cisimlere verilen enerji onların moleküllerinin artırmış, dolayısıyla cisimleri ısıtmıştır.
Demek ki ısı bir enerjidir. Katı  ve sıvı cisimlere verilirse onların moleküllerinin hem kinetik, hem de potansiyel enerjiler4ini arttırır. Gaz halindeki cisimlere verilirse moleküllerin yalnız kinetik enerjisi artar.
Isının Cisimler Üzerindeki Etkileri
        1 ) Katılarda:
Bir cisme ısı verilirse o cismin sıcaklık derecesi yükselir. Bunun için cisimlerin sıcaklık derecesi belirtilmiştir. Saf suyun donduğu sıcaklık derecesi 0, kaynadığı sıcaklık derecesi de 100 kabul edilmiştir. Bu iki değerin arası 100 eş parçaya bölünmüştür. Bu bize santigrat sıcaklık derecesini verir. C ile gösterilir. Bundan başka Fahrenhayt ve Reomür sıcaklık dereceleri vardır.
Uzatma Katsayısı. Genel olarak, cisimlere ısı verilince boyutları uzar. Bir maden çubuğu bütün uzunluğu boyunca ısıtıldıktan sonra ölçersek boyunun soğuk durumuna göre arttığını görürüz. Bu uzama her cisimde aynı değildir. Aynı ısı değerleri için cisimlerin uzamaları farklıdır. Bunu belirtmek için uzama katsayısı kullanılır. Bir cismin birim uzunluğunun 1 santigrat derece sıcaklık farkında uzadığı miktara o cismin uzama katsayısı denir.
2 ) Sıvılarda:
 Sıvılar da genel olarak ısı aldıkları zaman hacimce genleşirler. Yalnız, sıvıların belli bir hacimleri olmadığı için bir kap içinde bulundurulurlar. Isıyla hacim değişmesini incelerken kabın genleşmesini de göz önünde bulundurmak gereklidir. Yoksa, bulunan sonuçlar yanlış olur.
Ergime Isısı. Katı bir cismin birim kütlesini sıcaklığını değiştirmeden ergitmek için verilmesi gereken ısı miktarına o cismin ergime ısısı denir. Bu değer su için 80 kaloridir. Yani, 1 gram buz 0 santigrat derecesinde ergirken çevresinden 80 kalori alır, 1 gram buz donarken çevresine 80 kalori verir.
Basıncın Etkisi. Bir sıvının donma noktası sıvı üzerine yapılan basınçla değişir. Donma sırasında büzülen sıvılarda basınç arttıkça donma noktası daha büyük değerlere kayar. Donma sırasında genişleyen sıvılarda ise durum tersleşir. Onun için, ısı problemlerinde basıncın da göz önünde tutulması gereklidir.
Kolaylık için normal şartlar tarif edilmiştir. 76 sm. hava basıncı ve 0 santigrat derecesine normal şartlar denir.
Buharlaşma Olayı. Bir cismin gaz haline geçmesine buharlaşma olayı denir. Üç bölümü vardır;
1) Buharlaşma
2) Kaynama
3) Süblimleşme
1) Buharlaşma: Sıvının sadece yüzeyindeki kısımlarının buhar haline geçmesidir.
2) Kaynama: Sıvının yalnız yüzeyinde kalmayıp bütününe yayılan buharlaşmadır. Kaynama sonunda bütün sıvı buhar haline geçer. Bir sıvıyı kaynatmak için ona ısı verilmesi gerekir. Bir sıvının birim kütlesini sıcaklığı değişmeksizin, buhar haline geçirmek için verilmesi gereken ısıya buharlaşma ısısı denir. Bu değer su için 539 kaloridir; yani 1 gram suyu buharlaştırmak için ona 539 kalori verilmelidir.
3) Süblimleşme: belli sıcaklık ve basınç altında bir cismin, katı halinden, doğrudan doğruya gaz haline geçmesidir. Naftalin normal şartlarda bu özelliği gösterir.



27 Mart 2013 Çarşamba

GİRİŞ

ARKADAŞLAR,
BU BLOGU  KENDİ SEVİYEME KADAR (ŞU ANLIK 8.SINIF) OLAN DERSLERİ TEK TEK ANLATMAK İÇİN AÇTIM. AMACIM MATEMATİKTE ZORLANAN HERKESE YARDIMCI OLABİLMEK.SİZLERDE EKSİKLERİMİ GİDEREREK, BENİ ELEŞTİREREK ,YORUMLAR YAZARAK BANA YARDIMCI OLURSANIZ ÇOK SEVİNİRİM.
TEŞEKKÜRLER...